Büyük İngiliz şair, edebiyat eleştirmeni ve filozof Samuel Taylor Coleridge, gelecekte İngiltere kaya tırmanışının kalbi olacak Lake District bölgesinin etrafında dolaştığı ve içine sırf zevki için Scafell’in ilk (kayıtlı) tırmanışını da eklediği dokuz günlük yolculuğunun sonunda, 9 Ağustos 1802’de evine döner 1. Scafell’den inerken yaşadığı dehşet verici anları ve baş döndürücü tecrübeyi Sara Hutchinson’a yazdığı mektupta anlatırken
“Kol ve bacaklarım zangırdıyordu – dinlenmek için arkama yaslandım, ve alışkanlığım olduğu üzere deliler gibi gülmeye başladım, üzerimde her iki tarafta yükselen kayaların görüntüsü, ve onların üzerinde coşkun bulutların ürkütücü biçimde ve hızla kuzeye doğru geçmelerine korku ile boyun eğdiğim an. Neredeyse kahince bir trans ve hazza nail oldum – yüksek sesle şükrettim tanrıya, Akıl ve İradenin kudreti için, ki geride kalan hiçbir Tehlike hakkımızdan gelemez.”
diyor ve aslında Romantik yazının bir anlamda şemasını da ortaya koyuyordu2: Delilik, kahkaha, çoşku, dehşet, ürkmek, boyun eğmek, trans, haz, tehlike, ve manzara! Fakat bütün bu edebi kalıpların ötesinde eve döndüğü akşam macerasının hikayesini Robert Southey’e yazarken İngiliz dilinde “Dağcılık yapmak” fiilini de ilk kez kullanmış oluyordu: “ertesi günün büyük bir bölümünü dağcılık yaparak geçirdim”. Coleridge “yeni bir faaliyet için yeni bir kelime” kullanıyordu diyor Simon Bainbridge “Bir kaç on yıl önce Avrupa’da ortaya çıkmış ve iktisadi veya askeri saikler dışında bir sebep için, zevk için, dağlara çıkmak” faaliyetini kastederek3. Adı olduğu ölçüde bir iştigal yandaş bulmaz mı?! Adı geçen eserden alıntılamaya devam edersek “Coleridge, dağcı kelimesini fiil haline getirip ilk defa lisana sokarken, “dağcı” ismi anlamca dönüşüme de uğruyordu. Eskiden beridir “bir bölgede yaşayan ya da oranın yerel halkı anlamına gelen “mountaineer” artık dağa tırmanma yeteneklerine sahip ya da tırmanma faaliyeti ile meşgul kimse anlamına gelmeye başlamıştı”
Coleridge “mountaineering” kelimesini ilk (iki yüz on iki yılı saymazsak) kullanışı tesadüftür ki iki gün öncesine denk geliyor. Tesadüften midir bilmiyorum, ne zaman bir takım şeyleri aramaya kalksam yaşadığım ana çok yakın bir takvim sayfasından gelip masama konuyor. Sanki uzay-zaman bükülüyor ve terimler ve idealler ve duygular ve dağlar etrafımda çılgınca bir girdap gibi dönmeye başlıyor aynı John Ruskin’in The Glacier des Bois tablosundaki gibi.
- İngiltere kaya tırmanışı ekolünün kısa bir tarihçesi ve Scafell hikayeyeleri için bkz. Özbakır, AD., 2013. Hodgkin ve Peck (İkinci Bölüm) : Robin Allason Hodgkin, 1916 – 2003. tirmanis.org (url) ↩
- Romantizm akımı ile dağcılık arasındaki ilişkiye dair kısa bir giriş mahiyetinde bkz. Özbakır, AD., 2012. Preuss’u nasıl okumalıyız? tirmanis.org (url) ↩
- Bainbridge, S., 2012. Romantic Writers and Mountaineering. Romanticism, 18(1), pp.1-15. Gerçi Rönesans ve sonrasında birçok meşhur şahsiyet sırf manzaranın ve yüce olanın ardından dağlara çıkmışlardı. Misal, Petrarch için bkz. Özbakır, AD., 2012. Seyretmenin keyfi için, sırf, ve tepeden… dağdelisi (url) ↩
Pingback: Ejder avcıları | DağDelisi
John Ruskin’in tablosunu labdaki masaustume arka plan yaptim. Her gun calisirken icimi acacak 🙂
Çok sevindim, ne güzel yapmışsın!