Dağ kazalarının müşterileri

Dün gazetelerde Ağrı dağına tırmanırken uygunsuz koşullardan dolayı rotayı kaybeden, bunun üzerine bir vakit sonra arkadaşlarından yardım isteyen Emre Varol adlı dağcı ile ilgili “donuyorum” başlılı haberler yayınlandı (link). Anladığım kadarıyla Varol 5,000 metre civarında kaybolduğunu anladıktan sonra aşağı inmeye başlamış ve “kum kampı” olarak bilinen mevkiye varıp çadırını kurmuş (yardım ekipleri Varol’u çadırının içinde beklerken bulmuşlar) yardım ekiplerini beklemeye başlamış. Bir dağcılık platformunda okuduğum kadarıyla hava durumu helikopterin havalanması için de uygun değilmiş. Neyse ki bölgede bulunan bir grubun müdahalesiyle kurtarılmış (link). Büyük geçmişler olsun ve acil şifalar. Umarım önümüzdeki günlerde Varol’dan başından geçenleri anlatan detaylı bir rapor gelir, böylece herkes olayı değerlendirme şandı bulur ve bir takım dersler çıkarır.

Olay üzerine Türkiye Dağcılık Federasyonu (TDF) başkanı Alaattin Karaca’nın DHA tarafından dağıtılan haberde bir demeci var: “Ağrı’da rota, patika yollar, kamp yerleri bellidir. Ağrı dağına solo tırmanış yapmaya çıkanın yanında mutlaka uyku tulumu, çadır, yiceği vardır. Bu mevsim dağda hava elbette soğuktur. Bir iki defa dağa çıkmakla dağcı olunmuyor. Bilgisayar mühendisi olan bir gencin tek başına bu mevsimde ilk kez gittiği Ağrı’ya solo tırmanış yapmasını anlamak mümkün değil. “Taş düştü, buzulda kaydım ayağım kırıldı, yolumu kaybettim gibi sorunlar” çıkabilir. Federasyon olarak Ağrı Dağı’na çok sayıda kış tırmanışı düzenledik. “Donuyorum” diyene ilk kez rastladım. Sakın bir şaka olmasın. Yoksa bunun altında medyatik olma niyeti mi var?” diye konuştu.

İsterseniz demeci cümle cümle inceleyelim:
1-“Ağrı’da rota, patika yollar, kamp yerleri bellidir”
Ağrı dağında patika yollar zirveye kadar değil 4,200 metreye kadar çıkıyor. Rotanın geri kalanı buz ve buzul alanları üzerinde devam ediyor. Diğer taraftan isteyen her dağcı bir dağ üzerinde yeni rotalar keşfetme özgürlüğüne sahiptir. Bu patikası ve kamp yerileri olmayan bölgelerden geçmeyi gerektirebilir.

2- “Ağrı dağına solo tırmanış yapmaya çıkanın yanında mutlaka uyku tulumu, çadır, yiceği vardır.”
Bu da garip bir cümle. Dağcılar genellikle yanlarına uyku tulumu, çadır ve yiyecek alır. Bu Ağrı dağı için özel bir durum değil. Bunu bir kenara bırakın, tırmanıcının kondüsyonu yerindeyse yanına hiçbirşey almamayı da tercih edebilir. Ağrı dağının son etabında dağcı yanındaki malzemenin büyük bir kısmını son kampta bırakıp zirve tırmanışını daha hızlı yapmayı tercih edecektir. Bu ve önceki cümle, öyle bir kamuoyu oluşturmuş vaziyette ki, haberi okuyan herhalde şöyle düşünecektir: “Adam kabak gibi ortada olan rotayı kaybetmiş. Zaten yanına ne uyku tulumu, ne yiyecek ne de çadır almış! E ona da böylesi müstahak!”

3- “Bu mevsim dağda hava elbette soğuktur.”
Bir önceki kamuoyundan devam edersek: “Adam bu mevsimde hava koşullarını bile bilmiyor! İstanbul bile buz gibi, adam Ağrı dağının tepesinde… içim ürperdi.” Ayrıca şunu unutmayalım bir dağcılık platformunda okuduğum kadarıyla hava durumu helikopterin havalanması için de uygun değilmiş.

4- “Bir iki defa dağa çıkmakla dağcı olunmuyor.”
İşte bu çok kilit bir cümle. Yuvarlak bir cümle. Sn başkan burada Emre Varol özelinde konuşmuyor gibi gözüküyor ancak bir sonraki cümle gerçek niyeti gösterecek. TDF başkanı Emre Varol’un dağcılık geçmişi hakkında söz sahibi, onu değerlendirebilecek bir insan olarak kendini konumlandırıyor. Peki kaç dağa çıkmakla dağcı olunuyor? Dağcılığın böyle bir ölçütü mü var? Velev ki dağda kaybolan kişi bir çoban. O zaman n’olacak? Kaybolunur mu, kaybolunur!

5-“Bilgisayar mühendisi olan bir gencin tek başına bu mevsimde ilk kez gittiği Ağrı’ya solo tırmanış yapmasını anlamak mümkün değil.”
Bu cümledeki mantık hataları benim tampon belleğimi aşıyor! Bilgisayar mühendisi bir gencin kış dağcılığı yapmasını anlamak niçin mümkün değil? Birisi ya dağcı ya da bilgisayar mühendisi mi olur? Dağlara solo gitmek için sosyal bilimler ya da spor akademisi mezunu mu olmak gerekmektedir. Bu durumda dağcılık federasyonu eğitimlerine ya da faaliyetlerine herhalde bilgisayar mühendislerini ancak yazın dağa gidecekleri şartıyla almaktadır. Ağrı dağına solo tırmanmak elbette kolay değildir, hatta Uludağ’a da ya da başka herhangi bir dağınki. Ancak bunu değerlendirebilecek olan yine bireyin kendisi olmalıdır. Eğer olayın detayları hakkında tam bilgi sahibi olmazsak kalkıp böyle ad hominem ithamlarda bulunur, sonra rezil oluruz.

6-“Taş düştü, buzulda kaydım ayağım kırıldı, yolumu kaybettim gibi sorunlar çıkabilir.”
Burada TDF başkanı, bir önceki cümledeki mantık hatasından sıyrılır gibi. Bu sefer tek başına dağa çıkmanın kendine has tehlikelerinden ve acil durumlarda meydana gelebilecek etkilerinden bahsediyor sanırım. Fakat ilk cümlede söylediği “yol bellidir, kaybolunmaz” sözünü de çürütüyor. Sorunlar çıkabilir. Uluocak’ın söylediği gibi, “dağcılık tehlikeli biçimde yapılmaya müsait bir spordur.”

7-“Federasyon olarak Ağrı Dağı’na çok sayıda kış tırmanışı düzenledik. “Donuyorum” diyene ilk kez rastladım.”
E Yani? Varol, tırmanacaksaydı TDF ile mi tırmanmalıydı? Ayrıca Türkiye Dağcılık Federasyonu eğitimi ve/ya faaliyetleri hipotermiye karşı bağışıklı mıdır?

8-“Sakın bir şaka olmasın. Yoksa bunun altında medyatik olma niyeti mi var?”
Bence bu sözün alt okuması şudur: “Ağrı dağında kaybolunmaz. Kimse donamaz da. Ben donuyorum diyeni duymadım. TDF ile gitseydi bir problem olmayacaktı. Ama kendi başına gitmeyi seçti… ” Şimdi lütfen elinizi vicdanınıza koyup cevap verin, bir dağ kazası yaşanıyor. Bu konuşmalar yapılırken kazazede diğer tarafta kim bilir nasıl bir ruh hali içerisinde.

Umarım yukarıdaki demeç uzun bir konuşmanın haberde çarpıcı gözüksün diye kırpılan bir kısmı ya da habercilerin çarpıtmasıdır. Çünkü TDF başkanının ülke dağlarında yaşanan bu olay üzerine ötekileştirici ve azarlayıcı bir tutum içinde olması korkutucu. TDF başkanına bu sözler yakışmıyor. Umarım kendisi derhal düzgün bir açıklama yapar.

Advertisement

10 thoughts on “Dağ kazalarının müşterileri

  1. Alaaddin Karaca bildik Alaaddin Karaca ve açıklamaları onlardan ( TDF den ) olmayan dağcıları (üniversite ya da kulup üyesi olarak dağcılık yapanları) dışlayan, yaptıkları işleri başarılı bile olsa kabullenmeyen bir yaklaşımla. yapılmış. Kendi dışlanmışlığının ve bir üst kurum olarak kabul edilmeyişinin intikamını her fırsatta alıyor ve acısını bu tur kaza veya bir şekilde basına yansıyan kaybolma hikayeleri ile bireylerden çıkarmaya çalışıyor. Ben Ağrı dağında yapılan turlarda çalışan hayatımı bundan kazanan biriyim. Alan kılavuzluğu düzenlemesi TDF nin yetkisini Ağrı dağında nerdeyse bitiren bir düzenleme oldu. Şu ana kadar yasalara göre ticari tırmanış grubu getiren seyahat acenteleri TDF den eğitim ve sertifikasını almış bir mihmandar almak zorundayken, 1 yıldan fazladır alan kılavuzu alma şeklinde değişti. Ben mihmandarların eğitim standartını da beğenmiiyordum ( kendini sürekli Ağrı turlarında çalışarak geliştirmiş bir kaç mihmandar arkadaş hariç) alan kılavuzları ise tam bir kabus ve seyahat acenteleri bu alan kılavuzları ile çalışmak zorunda bırakılıyorlar ama acenteler buna direniyor. Örneğin bir çok mihmandar ya da alan kılavuzu tur kayağı bilmiyor ve Ağrı dağının iyi derecede tur kayağı müşterisi var, bu durumda alan kılavuzu parayı alıyor ama ana kamptan yukarı çıkmıyor ben alıp grubu zirveye çıkarıyorum ve tüm bu düzenlemeler havada kalıyor.
    Onceden solo çıkışları bırakın bireysel dağcılık yapan yerli, Türk gruplar bir firma aracılığı ile gelmedilerse mihmandarsız çıkabiliyorlardı. Alan Kılavuzluk hikayesi çok masum görünüyor ama çok politik bir konu ve Ağrı da tur yapan firmaları oldukça zor duruma soktu. Çünkü alan kılavuzları 30 günlük bir kurs aldılar ve bunların içinde hiç Ağrı ya çıkmamış, Doğubeyazıttan, yakını tanıdığı vasıtası ile bu kursa alınan insanlar olduğunu bilioruz biz. Bölgedeki sözü geçen insanların AKP işbirliği ile bölge insanına iş alanı yaratma fikri var işin içinde ve bu masum görünüyor ama Ağrı dağı tırmanışı ve rehberliği hafife alınıyor. Alaaddin Karaca bilmiyor olabilir ama 2007 de Temmuzda 2 İtalyan grup üyesi platoda donarak öldü. Hava bozunca 3000 m üstü dağlarda kış yaz fark etmeyebilir. İşin en kötusu de tüm bu düzenlemeleri Ağrı dağına hayatı boyunca hiç çıkmamış, çıkmayı hiç de düşünmeyecek politik insanlar ve devlet yetkillieri yaptı ya da onayladı.Sorunları yaşamak ise bireylere, halka kalıyor.

    • Karaca’nın demecini içeren haberlerin ardından, okuyucu yorumlarına bir göz atsanız… İnanın insanlığımdan utandım. Yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Şu anki uygulama nedir? Ben tek başına Ağrı’ya gitsem alan kılavuzu almam gerekiyor mu (mevzuatta sanki gerek değilmiş gibi görünüyor)? Üniversite kulübü olarak (5 kişi) gitsek gerekiyor mu? Peki haberlerde neden Varol’a para cevası kesildiği söyleniyor?

      • Şimdi şöyle bir durum var. Biz bu aptalca yapılan resmi düzenlemeleri çok ciddiye alıp uygulamıyoruz. Normalde eğer bir sorun yaşamaz iseniz de kimse bunu farketmez. ama olurda kaza-koybolma gibi bir sorun yaşarsanız ki bu durumda resmi yetkililer ile temasa geçmeniz gerekiyor o zaman izinsiz gitmeniz, ya da alan kılavuzu almamış olmanız sorun olur.son durumda bir de şöyle bir gelişme oldu. bu alan kılavuzu belgesini alan yerel rehberler o bolgede aynı zamanda minibus vs kiraladığımız insanlar. siz alan kılavuzu almadan gitmek istiyorsunuz ama bir araca ihtiyaç var Eli ya da şimdi Çevirme köyüne gitmek için, bu durumda onların sizin dağa gittiğinizden haberi oluyor ve kendilerini dayatıyrlar.ya da sizi şikayet edebilirler. yoksa onceden turk gruplara dağcılara rehber şart koşulmuyordu. jandarmadan izin de almıyorduk. ben bu alanda çalışmaya başlamadan önce bireysel çıkışlaırmı sorunsuz kendi organizasyonumuzla yaptık. bir kış Kuzeyden denememizde Igdır valili bizden TDF lisans numaramızı sormuştu ki ben o zamana kadar onu yenilemiyordum, hemen yenilemek zorunda kalmıştım.
        şimdi sizin için guvendiğim arkadaşlara sorup siz oyle net bilgi vereyim. bizim tabii ( ticari firmalar) olduğumuz uygulamalar ile siz bireysel dağcıların durumu cok farklı. işin kötüsü insanları ayırt etmek hoşuma gitmiyor ama bu alan kılavuzluğu hikayesi orda türk-kürt ayrımının daha belirgin halde kullanılmasına fırsat verdi. Alan kılavuzu belgesini alanlar kelimen tam anlamı ile “eşkıya” gibi davranıp önceden resmi olarak tek yetkili rehber olan mihmandar arkadaşlara siz artık burda çalışamazsınız diye tehditler etmeye başladılar. olaya PKK bile karışıyor. bu durumda bir çok arkadaş zor durumda. neyse ama güvendiğimi yerel ( kürt) arkadaşlarımız da var, onlara soracağım son durumu

  2. Ben Emre Varol un yerinde olsam hic kimse ile muhatap olmaz direk dagin sahibi Ahmet Agrili (gercek soyado Coktin sanirim, bende karti vardi ama bulamadim) ile konusur, herkesi ona sikayet ederdim. Tum basina gelenler onu Eli koyunde ziyaret etmeyip cayini icmedigi icin olmus olabilir bence. Ayrica kendisinin daha mantikli bir aciklama yapacagini dusunuyorum…..
    🙂

  3. o cezayı ödemiş mi acaba? Daha önce kimseye haber vermemiş olması (eğer öyle ise) hata. zaten jandarmaya söylemek zorunda idi. Ama alan kılavuzu almak zorunda mı? Solo tırmanışlar tarihe mi gömüldü Ağrı dağında 🙂

    • Linkteki mevzuata göre gerekiyormuş. Şu sırada ülke sathında uygulamada ne oluyor bilmiyorum. Dediğiniz gibi, solo tırmanışların durumu n’olacak belli değil? Ya da teknik olarak çok zor bir yere tırmanıyorsanız, yetersiz bir alan rehberine rehberlik mi yapacaksınız? Ya da alan rehberlerinin eğitim kalitesi ve standardı nasıldır?

      Emre Varol’un detaylı bir raporu hazırlayıp olan biteni tüm açıklığıyla yazmasını bekleyelim. Ondan sonra daha sağlıklı tartışırız.

    • Bu arada mevzuata göre (http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.10050&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=alan%20k%C4%B1lavuz)
      “Alan kılavuzlarının görevlendirilmesi ve ücretlendirme
      MADDE 21 – (Başlığıyla birlikte değişik:RG-21/8/2010-27679)
      (1) Alan kılavuzları aşağıda belirtildiği şekilde görevlendirilir;
      a) Yürüyüş grupları için (12–20 kişi) 1 adet,
      b) İstekli olmaları halinde 12 kişiden az ziyaretçilere (birden fazla araç birleştirilebilir) 1 adet, …” diyor. Yani 1 kişi için alan kılavuzu şart değil gibi bir anlam çıkartıyorum ben. Kafam karıştı

      Keşke bir hukukçu olsa da yardım etse.

  4. açıklama kahve muhabbeti spekulasyonlarıyla dolu. dağ soğuktur tabii, ama taş da düşebilir yani..
    böyle bir durumda bir yetkiliden kurum olarak ne yaptıklarını ve bilgileri dahilindeki koşulları, kurtarma sonrasında da kaza ve faaliyet değerlendirmesini duymayı dilerim. durumu sulandırıp medyatik hale getiren donuyorum ifadesi mi bilemedim.
    bir başka medyatik konu da Doğubayazıt Alan Kılavuzları Arama Kurtarma Derneği ekip şefinin açıklama yapması. bu dernek başarılı şekilde kurtarmaya gitmiş ve böyle bir işlevi+kapasitesi+donanımı olacaksa güzelmiş.
    “Doğubayazıt Alan Kılavuzları Arama Kurtarma Derneği’nin misafiri olan Varol, jandarmaya ifade verdi ve alan kılavuzu almadığı için kendisine 186 lira para cezası kesildi.”

Yorumunuzu buraya bırakın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s