ara: Nuri Bilge Ceylan, Katmandu

Dün bir ara mola vermem gerekti artık, şöyle beş on dakika. Ketılda hazır bekleyen suya kaynama emri verdim, fincanın içini kahve ile sıvadım, koltuğu da kendimle sıvadım. Ara vermeden evvel yaptığım son iş 20 Milyon yıl öncesinin doğu Akdeniz’indeki gerilme miktarını hesaplamak ve Anadolu’nun fay aktivitesini anlamak olduğu için, oluşturduğum grafikleri “birZamanlarAnadoluda.ps” adıyla saklamaya karar vermiştim (Son yıllada izlediğim en güzel filmlerden biri olduğu notunu da düşmem lazım). Böylece internette hangi dalga boyunca aranacağım da belirlenmiş oldu: Nuri Bilge Ceylan.

Kendisi hakkında yazılmış biyografik kayıtlar arasında “‘Ne yapmalıyım?’ sorusunun cevabını önce Londra’da, ardından Katmandu’da arar.” cümlesini gördüm. İnternet bir mani hastasının gündeliksiz ırgatı, hemen fikir uçuşmaları devreye giriyor. Bu biyografiyi daha bitirmeden hemen yeni arama cümlesini girdim. Bir insan Katmandu’ya neden gider? Mistisizm? Hippi? yoksa … aklımda acaba o cevabı verecek mi ümidi var: dağları ziyaret? Ama ihtimal vermiyorum. Hatırlıyorum, NBC insan yüzünün dünyanın en güzel manzarası olduğunu söylüyor. Ama filmlerindeki fotoğraf karelerindeki bulutlar, kıvrılarak tüm kareyi kaplayan tepecikler. Tabi alegoriler gırla ama…

Bu sefer karşıma çıkan hikaye daha da ilginç:

Nuri Bilge Ceylan’ın “Himalayalar’da Uzun Yürüyüş” adlı makalesi 1993 Ekiminde Atlas dergisinde yayınlanmış

At one point, in 1985, he found himself working a late-shift behind the counter in a Wimpy in Brixton, peering through the window at the rioters in the streets, burning cars and looting shops. “After work I followed them, and stole lots of Kodachrome films, maybe 50 or 60.” he says, grinning. “By selling those films, at a tenner each, I paid for a trip around Kathmandu.”

Londra sokak isyanlarına iştirak edip, bir dükkandan yağmaladığı filmleri satarak Katmandu’ya gitmek! Aman tanrım! Fakat yolculuğun detaylarına ulaşamıyorum hala. Bu yolculuğa başladıktan altı ay sonra, 29 yaşında, Türkiye’ye askerlik görevini yapmak için döndüğü ve bu esnada doymak bilmeden Dostoyevski, Çehov, ve Niçe okuduğu anlatılıyor. Araştırmalarım devam ediyor ve NBC’nin bu doğu yolcuğuna dair en uzun demecini keşfedebiliyorum:

Önce Nepal’e gittiniz. Nasıl bir tecrübeydi?
Bir bakıma dağcı sayılırdım. Dağlarda dolaştım. Sonra, yavaş yavaş para suyunu çekti ve bir şekilde Katmandu’dan Delhi’ye giden bir otobüse bindim. Sokakta ve otel koridorlarında geceledim. Bir oda tutacak kadar param yoktu. O ana kadar fotoğraf makinam dahil herşeyimi satmıştım ve Türkiye’ye dönmeye çalışıyordum. Delhi’de o zamanlar korkunç bir sefalet vardı. Şimdi durum daha farklı. Neyse, Akabinde, Karaçi’ye giden bir trende yer ayırttım.

Yol edebiyatı inanılmazdır, ben bayılırım. Her türlüsüne. Charles Bukowski’den, büyük Shakleton’a. Ve yol filimlerine: Mesela “Darjeling express” veya “into the wild”. Ya da yol filmi soundtracklerine: “Hideous kinky”! Kahraman ya da anti-kahramanlar maruz kaldıkları kırılma noktalarını akıp giden hayata bulaştırırlar ve yolda oldukları için bu akışı tüm uzviyetiyle hissederler. Bu esnada, tanıklık ettikleri değişim, sürekli duygu dalgalanmalarına sebep olur: Görsel ve işitsel- her anlamda algıları açıktır (Ya da iyi örneklerde böyle). NBC’nin altı aylık hikayesini dinlemek ya da izlemeyi çok istedim birden.

Araştırmam “Sonra okuduğu bir seyahat kitabından etkilenerek yeniden [doğu yönünde] yola düşer” (ref) cümlesiyle başladığı yerde bitiyor. Ama bu hangi seyahat kitabıdır hala öğrenemedim. Bilen varsa n’olur söylesin.

Soundtrack: Nusrat Fateh Ali Khan – Dhadkan

Yorumunuzu buraya bırakın