Aladağlar’da bir kış faaliyeti

2004 yılı, 1 Şubat, Aladağlar- Bir gün öncesinde Parmakkaya güney rotasını denerken hem parmaklarımızı hem de moralimizi haşat etmiştik. Kampa dönmüş ve umutsuzca yeni bir rota seçmeye calışıyorduk ki, sonunda Kızılkaya’ya güneybatı sırtından çıkmaya karar verdik. Bu faaliyet benim en eğlendiğim faaliyetlerden biridir. O zaman babam kendine yeni bir fotoğraf makinası almıştı ben de gizli gizli onu denemek için planlar yapıyordum. ITUDAK internet sayfasında tozlanmış bu raporu fotoğraflarıyla birlikte buraya taşımak istiyorum. Bu faaliyet çok eğlenceli hale getiren tırmanış arkadaşlarıma buradan sevgiler…

Öyle bir dert ki, girişmeye ne hacet: Gidiyoruz haydi dersiniz alışveriş listesi bitmez; istediğiniz güne bilet almak için çabalarsınız olmaz; hazırlanırsınız toparlanırsınız arkada birşey bıraktım mı paranoyası… ah bir de hava kahpelik etmese! Sonunda atarsınız adımınızı iç Anadolu’ya doğru yol alan bir garip vasıtaya, bir bakmışsınız önünüzde yol uzanıp gidiyor- gidiyor da, bir de ördek gibi toplanan ve kürek mahkumu misali orta koridora istiflenmiş amcalar olmasa…

Kizilkaya (3771 m). Fotoğrafta dağın güneybatı sırtı ve güney yüzü görülüyor. Son yıllara kadar Aladağlar'ın en yüksek zirvesi Demirkazık (3756 m) olarak bilinirdi. Ancak bölgede 2008 yılında yapılan ufak çaplı bir küresel konumlandırma kampanyası ile Kızılkaya'nın yuksekliği 3771 m olarak belirlendi. Harita Genel Komutanlığı bu ölçümü tescil etmiş. Artık en yüksek Kızılkaya. E, o da Demirkazık kadar yakışıklı.

Sabah beş sularında solunuzda Hasan’ın muhteşem görüntüsü ve Çamardı minibüsüne bindikten kırk dakika sonra silueti seçilen Erciyes. Sonunda Martı Deresi yol sapağı ve önünüzde yükselen yalçın kayalar. Beklentiler had safhada eğer bir de hava açıksa. Aniden bir korku belirir içimde, sirruslar* görünür mü acaba?… ve kaç kere eli boş döndüğümü hatırlarım dağlardan kış vakti. “Şehirde başlayıp şehirde biter”: ama arada, bir kaç gün yaşamak orada, omuzlarına aldığı yük altında boynu bükük, aklı hala başka yerlerde… başlı başına bir iştirak burada anlatılan. Sirk kaçkını gibi bir surat, yamulmuş, yürüyüş yolunda olmayan birşeyleri anlatıyor sanki. Bitmiyor işte, hep bir sonrakinin arayışı. “Demirkazıktan ne güzel gözüküyor şu Kızılkaya! Acaba Kızılkaya’dan nasıl gözüküyordur Demirkazık ?”, “Çok güzelmiş de bence Kaldı daha bir dik başlı duruyor… hangi taraftan acaba bu sefer?” Zirvelere doğrultulan parmaklar ve bulutların örttüğü vadiler dünyasından omzunu kaldırmış sırtlar… Sadece bir görüntü insana neler yaptırıyor.
Buyrun devamı burada

Advertisement