Torre ve Yosemite

Bir dağ filmleri festivali daha sona erdi. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Türkiye gibi kurumsallaşma sorunları olan bir ülkede, 10 sene boyunca, hem de hedef kitlesi oldukça hızlı bir şekilde değişen bir festivali istikrarla yapmak hiç kolay bir iş değil… Bu sene festivale tek gün katılabildim. Dağ ve Tırmanış gecesi kapsamında “Cerro Torre” ile “Vadi İsyanda” filmleri, azımsanmayacak bir doğa sever topluluğunun katılımıyla gösterildi. İki film de dağcılık tarihinde büyük öneme sahip konuları ele alıyor.

İlki, Lionel Terray’ın “imkansız dağ” olarak addettiği Cerro Torre’nin, Genç spor-tırmanıştan-dönme-alpinist David Lama tarafından üç ekspedisyonluk süre zarfında, kuşatma taktikleriyle başlayıp serbest çıkışını gerçekleştirdiğinin hikayesini anlatıyor. Filmde yer alan görüntüler gerçekten çok etkileyici. Filmin olay örüntüsü de oldukça iyi kurgulanmış. Ancak, film Cerro Torre ile ilgili hemen her konuya değinmekten kaçınmamış. Oysa, sadece Torre’yi merkeze alan bir dağcılık tarihi anlatısı yapmak mümkün; bu dağ, dağcılık etiğinin neredeyse tüm tartışmalarını içine alacak denli talihsiz bir sembol haline gelmiştir. Neredeyse antik Yunan efsanelerinde olacak cinste, güzelliğinin başına işler açtığı bir kadın gibi… O yüzden Maestri ve Egger’in tartışmalı 1959 çıkışı, Kompressör rotası ı açmak için geri dönüşü, ilk çıkış için verilen mücadele vs. çok havada kaldı bence.

İkinci film ise, bir solukta izlenen bir tempoya sahip. Yosemite vadisinin nasıl tırmanış sporunun kaderini değiştirdiğini ve değişen Zeitgeist ile nasıl katmanlarca kültür ürettiğini ele alıyor. Film arşiv fotoğrafları, bunların üzerinde yapılan efektlerle canlandırmalar, müzikleri ve hikaye akışıyla son derece eğlenceli bir yapıma dönüşmüş. Ama, bu filmde ben en rahatsız eden şey, sanki duvar tırmanışının ve serbest tırmanış etiğinin bir Amerikan icadı olarak öykülenmesi oldu. Bildiğiniz üzere, duvar tırmanışları, doğu Alp ekolünün icadıdır. Kaya tırmanışına ruhunu veren, onu dağcılık için bir antremandan çıkartan 19. yy sonunda İngiltere’nin Lake District, Saksonya’nın Elbzandstein, Paris’in ‘Bleu tırmanıcıları, Mummery, Winkler, Münich ekolu ve onlarca diğer tırmanıcı ile birlikte tabii ki Preuss’tur. Bu anlamda film, tırmanışın Avrupa mirasını Salathe’nin İsviçreli olması dışında değinmiyor bile. Amerika kökenlerini ise, Muir’den sadece filmin ortasında bir cümlede ve filmin sonunda bir eski fotoğraf ile değinerek soysuz bırakmış oluyor. Kısaca film, renkli bir görsel anlatı için kaya tırmanışının en müstesna tarihçesini sümen altı etmiş oluyor. Yine de seyretmeğe değer tabii ki. Sonuçta 60’lardan günümüze kadar geçen tarihi, tasnif ederek aktaran eğlenceli bir yapım.

Evet, bir sene daha beklemek zorundayız. Umarım seneye birbirinden güzel yapımlarla dağseverlerin bir araya geleceği yeni bir organizasyonda buluşacağız. Herkes tırmanış dolu günler…

1 thought on “Torre ve Yosemite

  1. Pingback: Dean Potter | DağDelisi

Yorumunuzu buraya bırakın