Dağdelisi, boş mu durdu, her yıl faydasızın istilası için koca kayayı dağın zirvesine, sırf geriye yuvarlanmasını seyretmek için çıkartmaya devam ederken? Hülasa absürd bir devr-i daimi sürdürüyor, aynı yaşamın kendisi gibi… kesirli geometri misali, bir üsttekini oluşturan her parça, üsttekinin ölçü ve özelliklerini koruyor.
Üç yıl geçti sevgili okur. Senden rica etsem blog hakkında düşündüklerini bu iletinin yorumlar kısmına yazar mısın? Biliyorsun, karşılıklı iletişim olmadan bir internet köşesi devam edemez. Sadece ben yazamam.
Başlamak bitirmenin yarısı derler ama devamlılık (sürdürülebilirlik) çok kolay değildir. Ciddi bir işi araştırarak, yorumlayarak sürdürmek her babayiğidin harcı değil.
Yazılarınızı benim gibi birçok kişinin takip ettiğini ve beğendiğini tahmin ediyorum. Altına yorum yazmıyoruz diye takip etmediğimizi sanmayın sakın.
Böylesi güzel bir uğraşı için sizi tebrik ediyorum. Daha nice yıllara diyelim.
Selam ve saygı ile…
Ciddi bir emek harcayarak doldurduğunuz bu günceyi okumaktan büyük keyif alıyorum. Böyle devam edersiniz umarım. Çok titiz ve araştırmaya dayanan yazılarınız, tırmanışın sadece kendisini değil yanındakileri de farklı açılardan göstermeniz, aslında zirvenin dışında da bir coğrafya olduğunu ve izlemeye değer olduğunu ortaya koyuyor. Aslında bir de tırmanılan bölgenin kültürü var. Hepsini algılayarak yapılacak dağcılığın çok daha zengin olabileceğini sizin günceniz gösterdi bana.Kaleminize sağlık. Teşekkürler.
Çok değerli dostlar,
İçten ve sıcak yazılarınız için ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Beklentilerimden birisi de benim gibi insanlarla tanışmak ve iletişim halinde olmak. O yüzden biraz sitemkar bir kutlama mesajı ile karşınıza çıkmıştım. Fakat biraz haksızlık mı etmişim? Yazdıklarınızı en az iki kere okudum herhalde. Çok çok (ve çok) teşekkür ederim.
Umarım dağlarda ve aşağı nehir düzlüklerinde ve kentlerde yollarımız kesişir.
Mutlu kalın,
-dd-
Merhaba sevgili Dağ Delisi, ben taze bir dağcılık öğrencisi olarak blogu yaklaşık 2 yıldır takip ediyorum. Aslında dünyaya geç geldiğimi; dünyanın teknoloji nedeniyle küçülüp basitleştiği, her şeyin içinin boşalıp anlamını yitirdiği bu çağın adamı olmadığımı düşünmüşümdür hep. Dağcılık dahil her şeye şekilci bir anlayışla yaklaşılan bu devirde kendimi hep yalnız hissetmişimdir.Bu yalnızlığı ve geç kalmışlığı en yoğun olarak 1970’lerden bugüne kadar dağcılığa dair okuduğum farklı zaman ve kişilerden kalma yazılı kaynaklarda hep karşıma çıkan, hep tanışmak istediğim ancak geç kaldığım Mehmet Ağa’nın ölümünden sonra hissetmiştim. O günlerde kendimi avutabildiğim şeyler arasında idi bu blog.Sonrasında daha bir şevk ile sarılmıştım yazılarını okumaya çünkü bunun gibi her ölümde o özlemini duyduğum çağa dair bir çok şey de kaybolup gidecekti. Bu özleme ve yalnızlığa yazdıkların ile ilaç olduğun için çok teşekkür ederim.
Yazacak çok şeyin olduğuna eminim, bununla birlikte yazmaya olan hevesin de sonsuz olur umarım. Zira her yazın bana bu kültürün ve tarihin ne kadar dipsiz olduğunu, ne kadar çok okumaya ve dinlemeye ihtiyacım olduğunu hatırlatıyor ve dağcılığı bir yaşam tarzı haline nasıl getireceğim ile ilgili bana bir ışık tutuyor. Camiamızda tanıdığım-tanımadığım bir çok değerli,yılların yaşanmışlığı ile dolup taşmış abimiz-hocamız var ancak birikimini bu şekilde yazılı hale getirip bize sunan çok az kişi var. Bu sebepten bu blogu kendim ve benimle aynı hisleri paylaşanlar için bir şans olarak görüyorum. Üçüncü yılını kutlarım. Hiç biri birbirine benzemeyen, her biri bir diğerinden çok farklı konulardan ve derinlikten olan makalelerini hevesle beklemekteyim. Sevgiler…
Öncelikle teşekkür ederim.
Yazılarınızı, sizi, dağcılığı tanımak çok güzel.
Devamını bekliyoruz.
Merhaba,
Yazılarınızı, özellikle de dağlar ve dağcılık tarihi gibi konularda olanları ilgiyle okuyorum çünkü bu konuda okumak için bitmeyen bir açlık hissediyorum 🙂
Araştırmaya çok vakit bulamayan biri olarak, yazılarınızın, araştırma ve bilgiye dayalı olması, felsefi yanları olması hoşuma gidiyor. Emeğiniz için ve paylaştığınız için teşekkürler.
Bloğunuzun 3. yılını kutluyorum ve devamını diliyorum.
Kimi zaman sundukları ile “vay be ne güzel çalışma” dediğim kimi zaman anlatılanlara “bu konu beni aşmış terminolojiyi bile yakalayamamışım daha” diyerek geri çekildiğim, kimi zaman iki gün arayla yazılanları görünce “hangi ara yazıyor bu adam bu yazıları vaktimi çok biz mi kötü kullanıyoruz acaba” diyerek kendimce söylendiğim, kimi zaman “dağ delisi arayı açtı niye yazı gelmiyor acaba kesin bu defa derin bi yerlerde dolaşıyor yada hayat önüne başka başka şeyler koyuyor ” diye düşündüğüm… ama net olan tüm okuduğum yazılanlarında bilimsellik bir yana bana göre dağ dilini yakaladığım iyi ki böyle “biri var” iyi ki böyle bir “değer” var dediğim ve kendisinden çeşitli ortamlarda “kitabını bekliyorum abi onun” diyerek takip ettiğim ve yer yer kendimce sosyal medyada yazılarını ilgili ve okuyuculara ulaştırmaya çalıştığım, yazdıkları ve anlattıkları ile küçücük dağcılık cemiyetinde katkılarının bu blog kanalı ile büyük olduğunu düşündüğüm paylaşılası,anlatılası,okunası ve bunları yaptıkça coşkulanası bir değer…
sevgiler sunarak nice güzel yazılar ve daha uzun uzun bol içerikli tırmanış ve yıllar diliyorum..
teşekkürlerimi de borç biliyorum…
Sanirim 1 sene once aladaglar’da ki tayyare cukuru ile ilgili bir yaziniz sayesinde blogunuzla tanistim. O gunden beri her yeni yazi mailime duser dusmez buyuk hevesle okuyorum. Her okudugum yazidan sonra dagciliga yeniden ve farkli bir bakis acisi kazaniyorum. Takip ettigim yabanci dagcilik bloglari benzeri bir tadi burada yakalıyorum tesekkurler.
“Bir deli kolay yetişmiyor.”
Evet, bu yüzden saygımız var, bilene, bildiğini paylaşana. Yeryüzünde bir kişiye bile ulaştıysanız yeterli (bana ulaştınız en azından, vaktimi yazdıklarınızı okumakla geçirdim.)
Dağdelisi’ni seviyorum işte.