Herkese merhaba sevgili okurlar. Ana sayfadaki haberler kısmında az önce 4 Mayıs tarihli ve “Soğuk ölüm” başlıklı bir yazı gördüm [link]. Haberi açar açmaz, Çanakkale Olay gazetesinin internet sayfası açıldı, “Dağcının gözünden” adlı bir köşe ve yazar Ercan Karaman. Okumadan önce hızla metni tarayıp fotoğraflara baktım. Wanda Rutkiewicz’in renkli ve siyah beyaz fotoğrafları ve bol miktarda yazı gözüme çarptı. Çok mutlu ve memnun oldum. Demek dağcılık ile ilgili gazete köşe yazıları Wanda gibi insanları konu olmaya başlıyordu, Türkçe’ye çevirilen “Hayaller Kervanı” kitabı okunmuş ve dikkat çemişti. Yazıyı okumaya başladım (Güneş’i uyutmuş olmanın rahatlığı ve hızlı bir öğlen yemeğinin yarattığı boş zaman sağolsun). Fakat birden çok kötü birşey oldu, yüzüm asıldı… sanki bu satırları daha önce okumuştum. Nerede okudum diye düşünürken Pınar Kavak’ın tirmanis.org’da yazdığı “Hayaller Kervanı” kitap değerlendirmesi yazısı aklıma geldi [link]. Karaman’ın yazısının neredeyse tamamı Pınar’ın yazısından alınmış, fotoğraflar hariç, ve de hiçbir kaynak gösterilmemiş. Bu korkunç bir şey. Bu bir suç: emek hırsızlığı. Buna intihal diyoruz. Çağdaş dünyada referans verilmeden alınıp kullanılan bir cümle bile insanları işinden edecek bir suçken, tüm bir yazıyı Pınar’dan faydalanarak yazmak ve bir de altına kendi imzanı atmak kabul edilebilecek birşey değil.
Önemli birşey hatırlatmak istiyorum: Türkiye’de dağcılık, doğa ve spor kültürünün yayılması için amatör bir çaba sarf ederek emek veren bizler, emeğimizin karşılığında ne para ne de başka maddi bir menfaat peşindeyiz. Bizler çok ufak bir topluluğuz ve birbirimizden sorumlu sayılırız. Beraber ya da tek başına ortaya çıkarttığımız yazılı ya da görsel kaynakların kullanılması için tek bir ricamız var, o da kaynağın belirtilmesi. Başka birşey değil. Lütfen bunu hatırlayalım ve hatırlatalım. Yoksa ileride halimiz nicedir.
Ercan Karaman’ı kınıyorum.
Ben de Çanakkale Olay yazıları üzerinde Google’da arama yaptım. Ne de olsa sahtekar hep sahtekardır. Böyle bir davranış tek kerelik olmaz. Sonuç olarak “Giro devam ediyor” yazısının çeşitli yerlerinin çeşitli kaynaklardan alınarak yazıldığı kanaatine vardım. Bu durum da hiç hoşuma gitmedi. Keza bahsettiğin “intihal” ve “çalıntı” içeriği artık üslup ya da kişilik hırsızlığı boyutunda. Birebir cümle yapıştırarak derlenmiş. Bu konuda “Ercan Karaman” adlı adama bir uyarıda bulunuldu mu?
Merhabalar sayın tabula rasa,
Evet, Karaman’ın çalıntıladığı yazının esas sahibi hem gazeteye hem de Karaman’a ulaşıp şikayetini bildirmiş. Bunun üzerine Karaman kendisinden özür dilemiş, olayın sebebi olarak zaman baskısının yarattığı stress demiş. Bir sonraki hafta yazdığı yazıda da hem özür dileyip hem de Pınar’a hakkını teslim etmiş. Ancak şimdi sizi yaptığınız ek hafiyelik sonucu olayın boyutunun çok daha büyük olduğunu görüyorum.
Esasen Pınar’dan sadece özür dilemek de asla yetmez. Cümle cümle, paragraf paragraf alıntılamak zaten kendi başına edepsizlik, referans belirtilse bile. Ama bu gibi konularda eğitim eksikliği, kültür eksikliği gibi konular devreye giriyor.
Ne önerirsiniz?
Ben şuna katılmıyorum: Eğitimli ya da eğitimsiz bir insanın bir yazıyı kopyalayarak almasının suç teşkil edip etmediğini bilmemesi gibi bir durum olduğunu.. Hele yazı yazan birey, yazmanın her duygusunu: Sancısını, zevkini, süresini, emeğini vs… bilir iken. Yani, yemezler. Ne yapılabilir? Uyarma. Kınama. Ileri boyutta yasal mücadele. Bahsettiğinden anladığım ilk ikisinin yapılmış olduğu. Eğitim yumuşaklığı ve kanat açmasıyla, an itibari ile geriye değişeceğini ummak kalmış. Peh, hadi bakalım.
Garip olan geçen ayda internette varlığı bile bilmediğim ve yazmadığım bir yazının altında adıma rastladım.
Dünya tuhaf işleyen bir gezegen…
Saygı ve de sevgiler.
İkinci ve üçüncü cümlene tamamen katılıyorum. Ve bir süredir şuna inanmaya başladım (benden bekleneceğinin tersine biraz daha olumlu bir bakış açısı sunacağım): bu tip olaylara müsamaha göstermeyip ciddi bir tepki ortaya konduğunda, bu tip işler ve kişiler kamuoyuna ifşa edildiğinde gelecekte böyle bir takım işlerin olma olasılığını da azaltmış oluyoruz. Çünkü saygı kültürünü kendi faaliyet alanımızda inşa ediyor oluyoruz. Bu tip insanları sindirmeyerek o saygı duvarının parçası yapmak, onların da bu kültüre uyup kendi etraflarındaki olayları da kontrol etmelerine yardımcı olacaktır. Kısaası emsalleri artırmak, insanların kendi içlerinden geldiği şekilde doğruyu ifa etmelerinin önüne geçerek. Gerçi o da önemli ve tartışılması ve daima kültüre entegre edilmesi gerek, ama eğitimsizlere bırakıldığında yıkıcı bir etkisi var o “doğru” normlarının -ve mutlak surette o “doğru” “iyi” gibi muğlak kavramlara kayıyor.
Neyse, evet Dünya demiştik değil mi? Ne de aşağılık ve mükemmel birşey şu Dünya!
dd-
Benim de blogundan filan anladığıma göre bu abi bir ticaret erbabı: Yazı alıp satıyor. Valla süper. Daha önce bizim niye aklımıza gelmedi ki?
“Ağrı’nın öteki yüzü” kitabını bilmiyorum. O yüzden alıp incelemem lazım. Fakat burada bahsettiğim yazı konusunda bir düşünelim.
…ayrıca belirtilen husus tekli değil de çoklu olarak dikkat çekilirse misal bir kişi yazdı ancak yanıt yada dönüş yok daha etkili olur diye düşünüyorum…
Ben belirtilen kitabı raflarda bolca görmüştüm… Bence yapılacak en önemli şey yukarıda belirtilen durumu uyarı yada farkında olup olmadığına göre dikkatine sunmaktır. Sonuçta bunu fark ederek zaten camianın uyumadığını, en azından meydanın boş olmadığını birisi dikkat çekmiş oldu…Bilemedim ilk aklıma bu aşamada gelen budur.Kendisine durumu yazılı izah etmek, zaten sonrasında tavrı durumu ortaya çıkaracaktır…siz ne düşünürsünüz !!!!
bir şeyi kopyaladığının farkında olmaması pek mümkün değil -tesadüfen kelimesi kelimesine aynı şeyi yazamaz ya- ama tabii farkedildiğini bildirmek lazım yazara da kendisine de..
yani şimdi “yazar”ın bloguna bakıyorum da, bir yazısından bir cümleyi googlea yazıp orijinaline ulaşmayı denedim. voila, şu yazı evbahçe dergisinden kaynak gösterilmeden alınmış mesela: http://ercankaraman.blogspot.com.tr/2013/08/ekolojik-evler.html http://www.evbahce.com.tr/bahceler/ekoloji/132-adim-adim-ekolojik-ev.pdf
o zaman güzel bir şekilde alışkanlık haline getirmiş bu işi….Buradan öyle bir sonuç çıkıyor..
of. ceres yayınlarından bir de kitabı çıkmış “yazar”ın, hani ufaktan yazmanın bir iş olduğunun da bilincinde muhtemelen. bilerek ve tasarlayarak başkasına ait bir şeyi çalmış oluyor.
http://www.idefix.com/kitap/agrinin-oteki-yuzu-ercan-karaman/tanim.asp?sid=OEKLTGEL85Y9WBSMC46E