Sevgili dağseverler,
Bugün dağdelisi sayfasının birinci yaş günü! Bu anlamsız günü kutlamak için Ana sayfadaki Galeri menüsünün altına bir “Dağlar” başlığı açtım. Buldukça arşivimdeki dağ fotoğraflarını buraya ekleyeceğim. Bir de size sorayım önümüzdeki yıl hangi konulara değinmemi isterdiniz?
Belki bu seneyi kaçırdık ama önümüzdeki sene havadelisi ile de beraber bir küçük gece organize edilebilir; ne bileyim Karga’ya gidilir, hikayerler anlatılır, sohbet edilir filan 🙂 18 Aralık 2013 günü neredeyiz?
Yapalım Ozi,
18 Aralıkta herhalde ailecek Patagonya’ya gitmeyiz. E o halde Karga.
Selam! Havadelisi takipçilerinden Fatih ben. Yıldönümünüzü içtenlikle kutlar başarılarınızın devamını dilerim. Aslında Havadelisi olup da dağlar ile de ilgilenmemek olmaz tabi ama dağlar ile ilgilenmek biraz para biraz da zaman istiyor. Ben bunu ancak belki yılda bir defa deniz kültürlü tatil yerine, dağ kültürlü memleketim olan Giresun’da gideriyorum. Yaylaların havası, yazın yağan ve üşüten yağmuru ve hele birde şanslıysanız Temmuz’un ortasında kar görmeyi çok severim. Ortak noktamız bu olsa gerek.:) Yazımı tamamlamadan önce bir sorum olacak.
Şimdiye kadar tam anlamıyla bir cevabını bulamadım ama belki siz bilirsiniz. 2 bin 3 bin rakımlı dağlarda nasıl oluyor da özellikle zirveye yakın bölgelerden akarsu kaynakları sürekli akıyor? Tamam kar suyu ve yağan yağmur toprakta kalabilir ama tabandan çıkması gerekirken zirveden nasıl çıkıyor? Üstelik Karadeniz’de dağ zirvelerinin 10’larca yerinden çıkıyor. Bunun fiziksel açıklaması nedir? Benim aklıma gelen dağın içinde kocaman bir sünger olduğu, bu da çok komik tabii.:)
Merhaba Fatih,
İçten dileklerin için çok teşekkür ederim. Aynısını Havadelisi’ne söyleyip dururum: dağlar ile iklimin arakesiti kadar heyecan verici az şey var! Yükseklerdeki rüzgar, yağış, çığ; bunun yanında ufuk çizgisinin üzerinde olup akan bulutları seyretmek, dünyayı seyretmek inanılmaz geliyor bana.
Dediğiniz gibi dağlarla ilgilenmek hem zaman hem de para istiyor. Belki daha ziyade zaman. Tabi deniz tatilinin aksine, dağlarda tatminkar zaman geçirmek için havadan yana talihinizin de yaver gitmesi gerek. Ama ben dağcılığın en çok neyini seviyorum biliyor musunuz? Dağda iken hem yaşamaya devam ediyorsunuz, yemek, uyumak ve korunma ihtiyaçlarının hepsini tatmin etmek, hem de yalnız başınıza kalıp hayranlıklıkla manzaranın keyfini çıkartabiliyorsunuz. Umarım herkese nasip olur dağlık coğrafyanın keyfine varmak
Sorunuza gelince… Yüksek dağlarda zirveye yakın yerlerde dediğiniz gibi iki temel su kaynağı vardır. İlki yağmur şeklinde düşen yağış, ikincisi eriyen kar/buz/buzul. Bu su ya emilir veya akar. Sizin gözleminiz sanırım su kaya tarafından emilmeden, bir yatak veya kanal boyunca akması ve bunun nasıl olduğunu soruyorsunuz.
Dağları oluşturan kayaçların çoğunlukla düzgün çatlak sistemleri vardır. Yani tutarlı biçimde aynı yönlerde çatlarlar. Bu çatlaklar sayesinde yükseklerde topraktan değil de kayadan su çıkabilir. Bir diğer ihtimal ise yükseklerde ufalanmış, killi seviyelerin olmasıdır. Kil suyu geçirmez, tıkaç vazifesi üstlenir ve suyun dağın içinde yok olmadan yukarılarda akmasını sağlar. Eğer yüksek dağlarda buzul aşındırması meydana gelmişse, buzulun ufaladığı ve kil boyutuna gelmiş malzeme suyun kayaya kaçmasını engeller. Böylece su bu yatak boyunca akar. Karadeniz’deki yaylalarda denk gelmişsinizdir belki, su yaylaları bağlayan yollarda kolayca akar, toprak suyu zor emer. İşte bu yollar çoğunlukla buzul çökellerinden müteşekkildir (yani kil boyundaki malzeme – bilimsel adı “till”).
Son ihtimal ise dağın tamamının geçirgen, yani bahsettiğiniz “sünger” olması durumu. Benzetme biraz abartılı kaçtığı için birçoklarına komik gelebilir ancak prensipte doğru bir benzetme. Çökel kayalar belli boyutlarda tanelerin bir araya gelmesinden oluşmuştur. Taneler asla birbirlerine 100% kenetlenmediklerinden önemli miktarda hava boşluğu ya da kanal kayaların içerisinde yer alır. Bu kanallar eğer birbirleriyle bağlı ise bu kütleye akifer denir. Dağ civarında toplanan yağışlar, bu kanallar sayesinde su havzasının farklı yerlerinde -ki bu farklı yerleri yerel topoğrafya belirler- pınar şeklinde yüzeye çıkar..
Umarım cevap yeterli olmuştur. Benim de canım çekti hemen merhum Sırrı Erinç’in jeomorfoloji ktabını açıp biraz eski bilgilerimi tazeleyim.
Cevabınız için teşekkür ederim. Doğrusu sünger tezinin tutacağını bilmiyordum. Açıkçası herhangi bir yerde de okumamıştım. Yine de hala bu olay benim için gizemini koruyor. Tekrar teşekkürler.
hmm bir aladağlar dosyası beklentisi var
ne bileyim dağ delisi, böyle bize zaman zaman hep gittiğimiz yerlerin haberimiz olmayan oluşumlarını filan anlatsan, bazı bazı da uzak bir yerlere götürsen, mesela dönemlerin izinden filan? patagonyanın ilk zamanları, yosemitenin ilk zamanları, boltaronun ilk zamanları, ne denk gelirse. vittorio sellaya değinmiş preuss yazmış bir dağ delisi kendi dağcılık kahramanlarını(ilk yazılardan hani) biraz açar belki meselaa ya da çağdaşlarımızdan birilerinin dağcılık tarihi çizgisinde okumasını yapar? (sipariş kafası)
Duygu’cum sağol önerilerin için!
Aklıma güzel birkaç fikir getirdin. Aklına geldikçe siparişlerini yaz, e mi?